Cinsel İsteksizlik: Bir İlişkinin Sessiz Hikâyesi ve Değişim Yolculuğu
Gece mutfakta ışık yanıyor. Su kaynarken, bardakların buğusunda iki kişi görünüyor: konuşmak istiyorlar ama cümleler boğazda düğüm. “Yorgunum,” diyor biri. Diğeri başıyla onaylıyor: “Ben de.” O an anlaşılan şu: aralarında bir arıza yok; sadece arzu, günlük telaşın gürültüsünde sesini kaybetmiş.
Odanın kapısı kapandığında genellikle buradan başlarız. “İstek nerede kayboldu?” sorusunu “İstek hangi koşullarda kendini gösteriyor?” sorusuna çeviririz. Çünkü arzu bir düğme değil, küçük bir ekosistemdir. Bedenin ritmi, zihnin yükleri, ilişkinin iklimi ve günün temposu aynı anda konuşur. Bazen tiroid değerleri fısıldar, bazen yeni ilaçlar, bazen doğumdan sonra bedenin kendine gelme süreci… Bazen de görünmez kırgınlıklar, söylenmemiş cümleler ve sonsuz bildirimler.
Ayşe ile Mert’i düşünün. Sabah koşturması, akşam mesaiden sızan yorgunluk, sonra ekranların beyaz ışığı… Yakınlaşmak istedikleri bir an oluyor; fakat “başarabilmeliyiz” baskısı gelince arzu geri çekiliyor. Kimse suçlu değil: sadece sistem, bir süredir onlara ait olmayan bir ritme ayarlanmış.
Çift terapisi burada devreye girer. İlk görüşmede bir harita çıkarırız: bedensel ipuçlarını, tıbbi eşlikleri, zihindeki kalıp düşünceleri, ilişkinin dili ve günlük rutinleri… Gerekirse hekimle iş birliği kurarız; çünkü bazı hikâyeler önce bedenin kapısını çalmayı ister. Sonra, odada yargısız bir alan açarız. “Neler işe yarıyor?” “Nerede kopuyoruz?” “Hangi saatlerde birbirimize daha kolay yaklaşabiliyoruz?” Cevaplar netleşmeye başladıkça, çözüm duygusu da gelir.
Ayşe bir gün şöyle der: “Yatağa geldiğimiz her akşam, sanki sınava giriyormuşum gibi geriliyorum.” Bu cümle, yönümüzü değiştirir. Performans yerine merak… “Başarmalıyım” yerine “Keşfedebilirim.” Seanslar, yakınlığın adım adım yeniden öğrenildiği güvenli bir prova alanına dönüşür. Evde uygulanacak küçük randevular tasarlarız: sonuca hedeflenmeyen, basamaklı temas anları. Kimsenin bir şeye “yetişmek” zorunda olmadığı, sadece bedeniyle ve partneriyle kısa süreli temasa davetli olduğu randevular… İlk haftalarda çoğu çift şunu fark eder: baskı azaldıkça merak kendiliğinden kıpırdanır.
Mert de şunu ekler: “Akşam 23.00’te yakınlaşmayı konuştuğumuzda, yarın erken kalkacağım düşüncesi beni kaçırıyor.” Buradan bir başka küçük düzenleme doğar: zamanın yerini değiştiririz. “Yakınlık randevuları” belirgin saatlere taşınır; ekrana ayrılan süreler hafifçe kısılır; uykunun hakkı geri verilir. İlişkinin ritmi bedene, bedenin ritmi ilişkiye yaklaşır. Araya minik şefkat ritüelleri girer: gün içinde bir teşekkür, mutfakta omza bir dokunuş, “Bugün yanında olmak hoşuma gitti” diyen kısa bir not. Çoğu zaman arzu, bu küçük işaretlerin arasından geçip gelir.
Kimi seanslarda kırgınlıkların kapısını aralarız. “O mesajına geç dönmem, sende ‘önceliğim değilim’ duygusunu tetiklemiş.” Bu cümlenin ardından gelen nefes, odanın iklimini değiştirir. Ben-diliyle kurulan kısa, açık, net sınırlar… “Akşam planlar değişirse haber almayı istiyorum.” Güvence talep etmek kontrol etmek değildir; ikisi arasındaki farkı bedende hissetmek, arzu için en iyi gübrelerden biridir.
Bazı hikâyelerde bedensel bir eşlik de vardır: ağrı, kuruluk, ereksiyon güçlüğü, ilaç değişikliği… Bu durumda önce hekimle konuşmayı öneririz. Tıbbi zemini düzenlemek, psikolojik ve ilişkisel çalışmaya alan açar. Terapide eşzamanlı yürümek, iyileşmeyi hızlandırır; çünkü arzu, hem bedende hem ilişkide kendini güvende hissetmek ister.
Zamanla Ayşe ile Mert’in cümleleri değişir: “Artık aynı takımdayız.” Bu cümle önemlidir. Çünkü sorunları çözmekten önce, takım olma duygusu geri geldiğinde, arzu kendini göstermekten çekinmez. Haftalar ilerledikçe, “Ne sıklık?” sorusu önemini yitirir; yerini “Nasıl daha tatmin edici?” sorusu alır. Çoğu çift fark eder: standart bir sayı yok; her ilişkinin kendi ritmi vardır ve o ritim, iyi bakıldığında duyulabilir.
Eğer siz de bu satırlarda kendinizi bulduysanız, bilin ki yalnız değilsiniz. Cinsel isteksizlik; utanç ya da suçun değil, bakım ve merakın konusu. Doğru haritayla, küçük ve gerçekçi adımlarla, ilişkiyi besleyen bir düzene yeniden geçilebilir. Odada yargısızca konuşulur, bedene ve ruha nazikçe alan açılır, evde uygulanabilir minik randevularla yol alınır. Arzu geri döndüğünde, çoğu çift şaşırır: “Demek ki mesele bizde değildi; yaşadığımız hayata göre yeniden ayarlanmamız gerekiyordu.”
Konyaaltı / Antalya’da Çift Terapisi & Cinsel Terapi alanında çalışıyorum. Eğer “Bizde de umut var.” diyorsanız, ilk adımı birlikte planlayalım.Hikâyenizi dinleyip, size uygun bir yol haritası çıkarabilirim. Bazı yolculuklar, doğru rehberlik ve küçük değişimlerle düşündüğünüzden daha erken ferahlar. Siz yeter ki kapıyı aralayın.